Aslı Çelikel's profile

PANDEMIC_REVOLUTION

Autoportrait - Edit: April 2020 - '' Untitle''



8 senedir yaptığım işimi bıraktım..
Tek başıma 20 günlük 3 avrupa ülkesi turuyla devam etti kendimi bulmam. Tüm endişelerimi, bozukluklarımı, gelecek hayatımı keşfettim diyordum.Tek başıma yürümek, keşfetmek aman Allahım ne kadar doğru!  Ne yapacağımı bilmek değil de ne yapmayacağımı çok iyi bilerek döndüm istanbul'a. Tüm müthiş enerjim, tüm iyi niyetim, tüm beklentilerim sadece 3 hafta sürdü... Buradaki şehirli dostlarımızın buglarını keşfettim ve ikinci haftadan itibaren Berlinde yaşayan arkadaşıma şu maili attım. 

 Analiz: Edit:

  -Güven duygusu: insanlara güven konusunu düşünerek geldim buraya senle son konuştuğumuz konuydu zaten, burada en yakınımdaki insanın bile sakladığı şeyler var. Güven sarsacak, konuşulmaması gereken şeyleri yatak altına atma gibi . Ama bazen yatak altını temizleme vakti gelir ve o ben onu haftalık yapmaya başladım ve inanamazsın ilk hafta büyük şeylerle karşılaştım. 

 -Göz kontağı - ilk iletişim: Burada insanlar gözümün içine bakmıyor. Kafalar eğik, göz kaçırma var sürekli. Yine sanıyorum güvenle bağlantılı ya da umursamamak. Karşındaki insanı umursamamak. İletişim kurmak güçmüş aslında , içindeyken o iletişimsizliği görememişim. Doğru olan bu değil onu biliyorum şuan ama. 

 -Title / statü : Bir partiye gittim, nerede kaldığımı hatırlamak ya da insanlar birbiriyle nasıl tanışıyoruzu, kim neyi ne kadar besliyora tekrar şahit olmak için. Beslenmiyoruz. Sadece işiyle alakalı cümleler ya da sadece kişiler hakkında ifadeler.Merhaba ben şuyum ismimde şu diye başlayan kişi aslında title söylerken şunu diyor: Kimle muhatap olacağını bil ve benimle öyle konuş. Korkunç, bana sınır belirliyor. Saygı duymamı title ile sağladığını zanneden bir zavallıya dönüşüyorlar. Dönüştüler..
İş dışında ne yapıyorsun diye isminden sonra 2. soru ile karşılaşınca gardları herkesin dökülüyor. Farkediyorlar ki kimse işi dışında varolamamış bu büyük zannettikleri şehirde.Yazık.

 -Başarı: Devamlı bir baskı altında bir şeyler üretmek zorunda olmak, durduğunda ya da canın istemediğinde seni hiçe sayan bir atmosfere dönüşmesi. Devamlı ''başarılı olmalıyım'' ile uyanış ve bu da ağır psikolojik bir huzursuzluğa sebep oluyormuş. Omuzlarım rahatladı!

-Yaş: Kaç yaşındasın sen? sorusu üzerine yeni tanıştığım insanlarda nasıl bir etkisi olup olmadığını düşünme fırsatı yakaladım. Aslında onu sormasının nedenini şöyle analiz etmiş bulunuyorum: 
'' Başarı bölü kaç yaşındasın eşittir saygınlık'' Yani mesela sen daha onların gözünde bir yetişkin olarak başarı sağlayamamışsan (ne ise bu onların yargılarıyla ölçtüğü ) wow dedirtecek işler yapmamışsan yaşına oranlayıp kaç başarıya ait olduğunu hesaplıyorlar ve sana ona göre davrandıklarını tespit etmiş bulunuyorum. Son olarak bir çöp fotoğrafı koydum altına da bir kaç cümle:






Return to the fold” - bunun karşılığı şöyle = kürkçü dükkanına geri dönmek / dönüp dolaşıp aynı yere gelme ya da sürüye geri dönmek.
Yalnız bir durum var. “Wake up” : bu da kısaca uyanış.
2013 te aşırı gençken çektiğim bu fotoğraf benim en sevdiğim fotoğraftır geçmişteki. Bana hep şunu hatırlatır: bu çöp bu duvar önündeyken sadece güzel. Onu al başka yere koy suratına bakmazsın. Bazen ait olduğun çöplük seni en güzel gösteren yerdir. Bir taşı kendini bakalim baska duvar önüne o zaman kendi pisliğini görürsün, geri dönmek istersin güzel durduğunu sandığın yerine. Yanılıyor olabilirsin ama nasıl hissettiğin önemli yahu.
Ben çöpümü taşıdım ve daha güzel bir duvar önü buldum. :) Burada güzel görünmediğime an itibariyle karar vermiş gibi düşünüyorum. Hepinize bol şans. Fotoğraf: Nisan 2013 / Van,



DİYE yazmıştım.
Zaten arkasından Sevgili Covid-19 virüsümüz tüm dünyayı ele geçirmek üzereydi. Her şeyi bir kenara itip, evlerde sıkışıp kalmak hepimizin derdiydi.
İlk başta ''EVDE'' olmak lüks geldi. Şımarıkça sıkıldığımızı söylediğimizde kızıp öfkeleniyordum haliyle.
LÜKS!
Yemeğini ye, harika filmler izle, güzel kitaplar oku ve iyi uyu.
Ne tatlı her şey! Sürekli çalışmaktan çok az zaman geçirebildiğim evimi özlemişim.
‘Şimdi ne harika projeler yaparım, kendimi geliştiririm oh! Zaman var!’ dedim...
Dedim de...
Sonra işler biraz değişti. Güçlü durduğunu sandığın, güzel yemekler paylaştığın platform canını sıkmaya başladı.
Arkadaşlarını, aileni, arada apartmanda karşılaşıp selam bile vermediğin komşunu özledin. Sokağı seyredip kafede otururken bir espressonun değerini.
Pub’da belki bir biralık kalabalık görmek lüks oldu.
Birbirimizi ilk günlerde defalarca aradığımız video-call’lar yavaşladı. Mesajlar azaldı. ‘Ee ne yaptın bugün güzel şey?’ demek içimizden gelmedi.
Bir baktık ki kendi içimizdeyiz, sadece ve sadece sen.
Üstelik güçlü olmayan bir sen.
Kendine iyi bak, sporunu yap ve sağlıklı beslen.
Gördük ki aslında hayat bu kadar sakin. Önemli olan besin, uyku ve spor.
O satın aldığın pahalı bi ton kostümün raflarda tozlandı, gereksizleşti. Bir dereotu daha değerliydi. Sonra aniden empati duygumuz geri geldi: ‘Ben bi şekilde tamamım da bir aile nasıl yemeklerini yetiştirebiliyor?’
Satın aldıkça gördük ki o fazla üzerine durmadığımız domatesin fiyatı ne kadar yüksekmiş! Evine daha önce almadığın un, sebzeler meyveler aslında ne kadar lüks olmuş. Ofislerimizde kaygısızca yediğimiz 30-40 liralık salatalar belirlemiş açlık sınırını.
Bir durdun, sonra minik bir depresyon mu dedin?
Spor yapamaz, film izleyemez, kitap okuyamaz olduğunu fark ettin.
Haber izleyemez, yemek yapamaz mı oldun? 
Neler oluyor?
Bir devrimden bahsediyorum.
Kurduğumuz bu sistemin çalışmadığına şahit olan kuşak bizleriz. Doğa kendini toparlıyor ve bizler ölüyoruz. Yanında da haliyle insan ilişkilerimiz ölüyor.
Bencilliklerimizle ve egolarımızla unuttuğumuz, korumaya çalışmadığımız doğa bizim haklı düşmanımız. Bir devrim oluyor ve şu an tekrar kurmaya çalışacağımız sistemi biz değil, çocuklarımız görecek.
O yüzden dikkatle ve sevgiyle kurmalıyız.
Empati ve sevgi.
unutma!''


Bol şans hepimize.




p.s:

Hep terapistim contrast ve uç olduğumu hatırlattı bana.
Gri alanda durmaktan hiç hoşlanmadım.Ama bir challange benim içinde bu hayatta. Gri olmak şart bazen.

Net olmak! dolaylı olmama önemli olan.

Aklıma bi'sey geldi haliyle.
Evde otururken neden bir portre çekmeyelim ki?
O kadar contrast olsun ki ama içinde bir simetri olsun.

''beyaz ya da siyahız ve bunu zaman gösterecek.''

30 sene sonra değerli olacak diye düşünüp çektim.


sevgiler,
iyi ki varsınız.

A
PANDEMIC_REVOLUTION
Published:

Owner

PANDEMIC_REVOLUTION

Published:

Creative Fields